25 Eylül 2014 Perşembe

FOTOJENİK GÖRÜNTÜNÜN BANYOSU: SAVAŞ



RAHMİ ÖĞDÜL
25.09.2014
Banyoya sokup sokup çıkarıyorlar bizleri, gizli bir görüntüyü açığa çıkarmak için; daha doğrusu, bizde örtülü olarak bulunduğunu düşündükleri imgeyi görünür kılmak için banyo tankına daldırılıyoruz durmadan. Fotoğrafçılıkta kullanılan ve film üzerindeki gizli görüntüyü görünür hale getirmeye yarayan kimyasal işlemin, banyo sürecinin İngilizcesi “developing”, aynı zamanda ekonomik bakımdan kalkınma anlamına da geliyor. Ülkeleri, kalkınmış, geri kalmış ve kalkınmakta olan ülkeler yerine, banyosu yapılmış (developed), banyosu yapılmamış (undeveloped) ve banyosu yapılmakta olan (developing) ülkeler olarak da ayırabiliriz. Analog bir fotoğraf makinesiyle çekilen filmdeki gizli imgenin görünür kılınması için gerekli işlemler bütününe banyo denilmesi gibi, insanlar, toplumlar ve ülkelerde örtük olarak bulunan bir imgenin görünür kılınma sürecine de kalkınma deniliyor. Nedir bu örtük imge? Tabii ki müthiş bir sömürü düzenine dayanak olan kapitalist ilişkiler bütünü. Bu gizli imgeyi görünür kılmak için şiddet yüklü teknikler kullanılıyor, savaşı boca ediyorlar toplulukların üzerlerine.
Bomba yağdırmak, gizli kapitalist imgeyi açığa çıkarmak için sıkça kullanılan banyo tekniklerindendir. Walter Benjamin Birinci Dünya Savaşı’na dair gözlemlerinde, bir banyo tekniği olarak savaşın nasıl da kapitalizmin dayandığı yalnızlaştırılmış, kırılgan bireyi görünür kıldığını anlatıyor; insanları yerlerinden koparıp yerle, yeryüzüyle ilişkili tüm değerlerinden arındırma banyosu: “Bir zamanlar okula atlı tramvayla giden bir kuşak, artık bulutlardan başka her şeyin değiştiği topraklarda, çıplak gökyüzünün altında buluverdi kendini. Ve bulutların altında, şiddetli patlamaların, akıntıların ortasında kalakaldı küçük, korumasız insan bedeni. “Tüm savaşlarda yaşananları dile getiriyor Benjamin; yeryüzüyle ve aralarında kurdukları ilişkilerle bir ağ gibi yayılan topluluklar bombalarla, şiddetli patlamalarla darmadağın edildiklerinde, sağ kalanlar kendilerini kapitalist ilişkilerin kucağında, emeklerini ve bedenlerini yok pahasına satarken buluyorlar. Ortadoğu’da, Suriye’de, Irak’ta, Rojava’da yaşananları düşünün; taş yerinde ağırdır ve kendi yerlerinde çok değerli olanlar, aralarında kurdukları ilişkilerle hayatta kalmayı başarmış, kendi kültürlerini, yaşam biçimlerini yaratmış insanlar göçmen durumuna düşürüldüklerinde, yersiz ve yurtsuzdurlar; yabancı topraklarda kırılgan ve yalnızdırlar; yeryüzüne kendi kültürel dokularını bir oya gibi ince ince işlemiş insanlar, bulutlardan başka her şeyin değiştiği yabancı topraklarda bir başlarına kaldıklarında, yırtıcı kapitalist peyzajda av olurlar birden. 
Kalkınmış, yani banyosu yapılmış Batı’nın fotojenik imgesi, ancak Batı dışı topluluklar savaşla yıkandıklarında, üzerlerine bombalar boca edildiğinde görünür hale geliyor. Parlak yüzeylerden, albenili vitrinlerden oluşan bu fotojenik görüntüyü görünür kılmak için uygulanan banyo sürecini görmüyoruz, sadece görüntünün fotojenikliğine takılıyoruz: Şiddet yüklü banyo süreciyle görünür kılınmış fotojenik görüntüye. Elbette insanlar içlerinde gizil güçler taşırlar ve bu gizil güçler, insanların yeryüzüyle, doğayla ve birbirleriyle kurdukları yatay ilişkilerle açığa çıkmış olsaydı, yeryüzünün görüntüsü çok farklı olacağından eminim. Oysa kapitalizm, kendi imgesini zorbalıkla açığa çıkarırken, insanların kapitalizmden başka bir yaşam biçimine evrilme, başka bir dünya kurma umutlarını da söndürüyor. Kapitalizmin fotojenik görüntüsü başka dünyaları öldürüyor.
Dijital fotoğraf makineleri çıktıktan sonra banyo işlemine de gerek kalmadığını söyleyebiliriz. Kalkınmış Batı’da yaşayanlar banyo işlemi olmadan doğrudan imge bombardımanına maruz bırakılıyor; ne olup bittiğini anlamadan, birbiri ardı sıra gelen imgelerle serseme çevrilmiş bireyler, bulutlardan başka her şeyin değiştiği bir ortamda, dijital bir savaş ortamında yaşamak zorundalar; kapitalize olmuş matrisin içine gömülü, ellerimiz kollarımız bağlı, imge sağanağıyla oyalanıyoruz. Dijital teknolojinin iş görmediği Batı dışı toplumlarda, analog teknoloji devreye sokuluyor hemen. Bombalar ve kurşunlarla yıkanan toplumlar, yeryüzüyle kurdukları otantik ilişkilerinden arındırıldıktan sonra, yerle tüm ilişkisi kesilmiş mekânlarda yaşamaya zorlandıklarında kalkınmış fotojenik pozlar veriyorlar.
Dijital fotoğraf makinesiyle çekilmiş fotojenik pozlarımızı paylaşıyoruz sosyal medyada. Kapitalizmin karanlık odalarında banyo edilmiş bu fotoğraflardaki eğreti fotojenik gülümseyişler, görünmez kılınmış banyo sürecinin acı ve şiddet dolu tarihini gizliyor. Kalkınmış fotoğraflarımıza ne zaman baksam, tenimizi ve ruhumuzu yakan kimyasal banyo sürecini hatırlıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder