17.05.2012
Labirentin yapısı çok değişti eski zamanlardan bu yana. İpin yol
göstericiliği bir işe yarıyordu o zamanlar. Oysa günümüzde tek bir doğrusal ip
yardımıyla, giderek çetrefilleşen ilişkiler labirentinin içinden çıkamıyoruz.
Çoğu zaman bir labirentte kaybolduğumuzu hissedip kaygıya kapılıyoruz. Hayatın durmadan çatallanan yollarından çıkış yolu bulmak için boşuna uğraştığımızı düşünüyor, umutsuzluğa kapılıyoruz çoğu kez. Kentin sokaklarında, düşünsel patikalarımızda, hayatın örgütlenmesinde hep karşımıza çıkıyor labirentin durmadan kıvrılan yolları. Labirent ustası Daedalus’un canavar Minotorus için inşa ettiği labirent, içinde bulunduğumuz labirentin yanında çocuk oyuncağı kalıyor. Theseus, Ariadne’nin verdiği ip sayesinde labirent içinde yolunu bulup Minotauros’u öldürüyor ve yine ip sayesinde bu labirentten kurtuluyordu. Artık böyle bir ipi bulmak ve labirentin merkezine ulaşıp canavarı öldürmek imkânsız. Labirentin yapısı çok değişti kadim zamanlardan bu yana. Tek merkezli, dairesel, tek yönlü bir labirentte ipin yol göstericiliği bir işe yarıyordu belki de. Oysa günümüzde tek bir doğrusal ip yardımıyla, giderek çetrefilleşen ilişkiler labirentinin içinden çıkamıyoruz.
KLASİK LABİRENT FORMU
İki türlü labirent olduğunu ve ikisinin de farklı yapısal mantığı gerektirdiğinden söz ediyor labirent uzmanları. Tek yönlü labirent, yapısı bakımından daireseldir, tek bir merkezi vardır ve içine gireni olabilecek en uzun yoldan merkeze götürecek şekilde tasarlanmıştır labirentin çizgisel kıvrımları. Yön duygunuzu bozarak sizi oyalayan ve dolaştıran bir labirent formudur bu. Uzun süre dolaştıktan ya da mücadele ettikten sonra merkeze ulaşırsınız ve tekrar ipe tutunarak, çizgisel yolu izleyerek dışarı çıkabilirsiniz. Böyle bir labirentte kahramana gerek var ve kahramana yardım eden bir kadına belki de. Kahramanın elinde tuttuğu çizgisel, doğrusal bir ipin yardımıyla labirentin şifresini çözebilirsiniz. Merkezdeki canavarı öldürüp muzafferane bir tavırla yapının içinden çıkarsınız. Yapı bakımından kapalı ve çizgiseldir bu klasik labirent formu. Çatallanan yollar çıkarmaz karşınıza.
Çoğu zaman bir labirentte kaybolduğumuzu hissedip kaygıya kapılıyoruz. Hayatın durmadan çatallanan yollarından çıkış yolu bulmak için boşuna uğraştığımızı düşünüyor, umutsuzluğa kapılıyoruz çoğu kez. Kentin sokaklarında, düşünsel patikalarımızda, hayatın örgütlenmesinde hep karşımıza çıkıyor labirentin durmadan kıvrılan yolları. Labirent ustası Daedalus’un canavar Minotorus için inşa ettiği labirent, içinde bulunduğumuz labirentin yanında çocuk oyuncağı kalıyor. Theseus, Ariadne’nin verdiği ip sayesinde labirent içinde yolunu bulup Minotauros’u öldürüyor ve yine ip sayesinde bu labirentten kurtuluyordu. Artık böyle bir ipi bulmak ve labirentin merkezine ulaşıp canavarı öldürmek imkânsız. Labirentin yapısı çok değişti kadim zamanlardan bu yana. Tek merkezli, dairesel, tek yönlü bir labirentte ipin yol göstericiliği bir işe yarıyordu belki de. Oysa günümüzde tek bir doğrusal ip yardımıyla, giderek çetrefilleşen ilişkiler labirentinin içinden çıkamıyoruz.
KLASİK LABİRENT FORMU
İki türlü labirent olduğunu ve ikisinin de farklı yapısal mantığı gerektirdiğinden söz ediyor labirent uzmanları. Tek yönlü labirent, yapısı bakımından daireseldir, tek bir merkezi vardır ve içine gireni olabilecek en uzun yoldan merkeze götürecek şekilde tasarlanmıştır labirentin çizgisel kıvrımları. Yön duygunuzu bozarak sizi oyalayan ve dolaştıran bir labirent formudur bu. Uzun süre dolaştıktan ya da mücadele ettikten sonra merkeze ulaşırsınız ve tekrar ipe tutunarak, çizgisel yolu izleyerek dışarı çıkabilirsiniz. Böyle bir labirentte kahramana gerek var ve kahramana yardım eden bir kadına belki de. Kahramanın elinde tuttuğu çizgisel, doğrusal bir ipin yardımıyla labirentin şifresini çözebilirsiniz. Merkezdeki canavarı öldürüp muzafferane bir tavırla yapının içinden çıkarsınız. Yapı bakımından kapalı ve çizgiseldir bu klasik labirent formu. Çatallanan yollar çıkarmaz karşınıza.
Öte yandan çok yönlü labirent modelinde yol ayrımlarına geldikçe bir dizi seçenek çıkar karşınıza. Çok yönlü, çok merkezli, yolları çatallan bir bahçede buluverirsiniz kendinizi. Tek merkezli labirentte olduğu gibi çizgisellik bir işe yaramaz artık burada. Sürekli sizi bir merkezden başka bir merkeze atan yolların, yol ayrımlarının içine düşeriz. Her seferinde tercih yapmak zorunda kalırız ve giderek çetrefilleşir dolaştığımız yollar.
YOLLARI ÇATALLANAN BİR DÜNYA
Ortaçağlarda ve Rönesans’ta dairesel, kapalı, tek merkezli, tek yönlü bir labirent formunun hakim olduğu görülüyor. 17.yy’da başka türden, daha karmaşık bir labirent formu ortaya çıkıyor. Modernliğin ve post-modernliğin arkeolojisine ışık tutan barok zamanlara rastlıyor bu form. Çok merkezli, yolları çatallana bir labirent formu. Çatallanan yol ağızlarına her geldiğimizde seçim yapmak zorunda kaldığımız, bir yolu seçerken, bizi başka bir mekana götürecek diğer yolu elediğimiz, giderek çetrefilleşen bir labirent. Önce bir bahçe düzenlemesi olarak karşımıza çıkıyor. Fransa’da Versailles Sarayı’nın bahçeleri tam da bu formda düzenlendiğini görüyoruz. Kişisel deneyime göre farklı farklı mekânsal deneyime yol açan bir labirentle karşı karşıya kalıyoruz.
Aynı dönemde labirent şiirlerinin doruğa ulaştığını da görüyoruz. Sözcükler çok başlangıçlı, çok merkezli bir labirent formunda yerleştirildiği için herkes başladığı noktaya ve izlediği patikaya göre farklı yollar takip ediyor ve farklı anlam bloklarıyla karşılaşıyordu okudukça şiiri. Tıpkı yürüdükçe farklı mekânları birbirine bağlamak gibi. Herkes farklı bir okumaya sahip oluyordu sonunda. Barok sanatçı Petro da Cortona’nın tavan resimlerinde olduğu gibi belki de. Bir tavanda beş farklı alegori betimleyen sanatçı izleyenlere başlangıç noktalarına göre farklı öyküler kurmalarını sağlıyordu.
Tek merkezli ve tek yönlü bir labirentten çıkmamıza çizgisel bir ipin yardımı dokunduğzamanlar çoktan geçti. Artık labirentler çok merkezli ve çok yönlü; çatallanarak karmaşıklaşan yollarla, çıkmaz sokaklarla giderek çetrefilleştiğini görüyoruz labirentin. Böyle bir labirentte tek bir ipliğin bize pek yardımı dokunmuyor artık. Eğer bir ip döşemeye kalksaydık bu labirentin içine, bir ağ biçimini alırdı kuşkusuz. Sürekli başka yönlere uç veren, labirentten bile daha karışık bir ip yumağı; ipi çözmek labirenti çözmekten daha zorlaşırdı.
Merkezi bir bilgiye, çizgisel bir ipe göre değil, tekil deneyimlere, algılara göre anlamlı hale geliyor labirent. O yüzden labirenti anlamak için birbirimizin tekil algılarına, deneyimlerine muhtacız. Her şeyi bilen, her şeyin çözümünü kendinde taşıyan kahramanın ölümü de yine bu döneme rastlıyor. Tıpkı bir labirent gibi, vazgeçilemez, farklı deneyimlerle birbirimize bağlanıyoruz. Deneyimlerimizi paylaşarak bu labirenti çözebiliriz ancak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder