8 Ekim 2009 Perşembe

TREN-ZAMAN İÇİNDE YOLCULUK



RAHMİ ÖĞDÜL

8.Ekim.2007

Zamanı sonsuza dek bir salam gibi dilimlere ayırıp ortaya çıkan anları birbirinden ayrıştırmak, çizgisel zaman anlayışının marifeti: günler, saatler, dakikalar, saniyeler, saliseler vb. şeklinde sonsuz kere bölünebilir bir zaman. Çizgisel zamanı anlatmak için raylarda ilerleyen tren vagonları metaforuna başvurulur genelde. Kompartımanlardan oluşuyormuş gibi tahayyül edilen zaman kesitlerinin mekânsallaştırıldığını görüyoruz bu metaforda. İçleri boş, homojen vagonlar hep ileriye kaymaktadır. Zamanın döngüselliğinin simgesi olan kendi kuyruğunu yutan Ouroboros’u bir yerinden koparıp çizgiselleştirdiğimizden beri birbirinden bağımsız, homojen anlar katarını kovalayıp duruyoruz. Hep şimdideyiz. Geçmişten kopuk bir şimdi, geride bıraktığı, geçmişe dönüşmüş şimdileri peşinden sürükleyerek geleceğe doğru gecenin karanlığında ilerliyor. Oysa geçmiş ve şimdi iki ardışık anı değil, bir arada var olan iki öğeyi ifade ediyor. Deleuze’ün dediği gibi “bu öğelerden biri geçmekten bir türlü vazgeçmeyen şimdidir; diğeri ise şimdilerin geçmesi aracılığıyla var olmaktan vazgeçmeyen geçmiştir.” Geçmiş hiçbir zaman geçmiyor aslında. Şimdi, doğrudan deneyimlenen edimsellik olarak var olurken, geçmiş ise başka türlü şekilde, bir gizilgüç olarak varlığını sürdürüyor.

Moskovalı sanatçı Olga Chernysheva’nın Tren (2003) adlı videosunu izlerken homojen vagonların ilerleyişi olarak çizgisel zaman anlayışının geçersizliği geliyor aklıma. Günümüz Rusya’sının şimdisini gözler önüne seriyor Chernysheva. Bu şimdinin geçmişten kopuk ince bir dilim olmadığını görüyoruz. Bir taraftan geçmişi barındıran, öte yanda geleceğe uzanan, sınırları belirsiz yoğun, kalın, heterojen bir şimdi içinde dolaştırıyor bizleri. Kamera trenin vagonları kat ederken, şimdinin içinde gizilgüç olarak var olan geçmişi sezdiriyor bize.

Dziga Vertov’un “Kameralı Adam”ına (1929) bir gönderme olarak da okunabilen Tren’de Chernysheva, Rusya’nın uçsuz bucaksız düzlüklerinde ilerleyen bir treni mesken tutan tekil yaşam formlarını, gezici satıcıları, müzisyenleri, dilencileri, şairleri gösteriyor. Vertov’un kamerası kent yaşamını, canlı bir güç olarak gördüğü sanayi sürecinin seslerini, ritimlerini ve titreşimlerini ve dinamik insanı ağımsı bir hareketle açığa çıkarırken, Chernysheva’nın kamerası trenin doğrusal mekânı içinde çizgisel bir hareketle, trenin arka vagonlarına doğru ilerliyor. Yaşadıkları toplumsal değişimler tarafından yerlerinden yurtlarından edilmiş insanların yüzlerine hayal kırıklıklarının gölgeleri düşüyor; bir tren-zaman içinde kestiremedikleri bir gelece doğru akıyorlar. Geçmiş birden bire, Puşkin’den dizeler okuyarak para toplayan emekli bir öğretmenin coşkulu sesiyle şimdinin içine bir bıçak gibi giriveriyor; çok bilinmeyen bir Puşkin şiiri toplumsal belleğin yüzeyine çıkarken geçmişin de edimselleştiğine tanıklık ediyoruz.

Rus sanatçı Olga Chernysheva’nın fotoğraf ve videodan oluşan sergisi, Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde 11 Ekim 2009’a kadar izlenebilir. Galerinin İstiklal Caddesi’ne bakan cephesinde bizleri karşılayan devasa güvenlik görevlileri fotoğraflarının önünden süzülerek kapıdan içeri girdiğimizde, galerinin alt bölümünde Rusya’nın son yıllarda gündelik yaşamında meydana gelen değişimlerin yansıtıldığı video yapıtlarıyla karşılaşıyoruz: Komünistlerin düzenlediği bir sokak gösterisine katılmaya hazırlanan bir kadını yakın plandan gösteren Marmot (1999); sokaktaki adamın düşünü işleyen Şenlikli Rüya (2005); çocuk askerlerin ve ponpon kızların katıldığı bir töreni ve törene katılanların halet-i ruhiyesini yansıtan Marş (2005); ve Rus Ressam Pavel Fedotov’un bir yapıtından yola çıkılarak hazırlanan L’intermittence du coeur (2009). Asma katta ise Moskova Zooloji Müzesi içinden çekilmiş siyah beyaz fotoğraflardan oluşan sanatçının yeni bir işi yer alıyor.

Chernysheva, çizgisel zaman anlayışının homojen şimdisinin aksine, gündelik yaşam içindeki heterojen anlara dair öyküler anlatıyor. Proust’un yazdığı gibi “sanat sayesinde, bir tek dünya, kendi dünyamızı göreceğimize, çeşitli dünyalar görürüz; özgün sanatçı sayısı ne kadar çoksa, bize açık olan dünyaların sayısı da o kadar çoktur.” Chernysheva, şimdinin içinde barındırdığı dünyaların çokluğunu bizlere gösteren sanatçılardan biri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder