5 Haziran 2009 Cuma

YENİ BİR HAYAT İSTER MİSİNİZ?


RAHMİ ÖĞDÜL
3 Haziran 2009

Modernleşmeyle birlikte sanayileşmenin ürettiği şeyleşme, standartlaşma sürecine bir tepki olarak günümüzde tam bir tasarım patlaması yaşanıyor. Gazeteler tasarım ekleri veriyor, tasarım fuarları düzenleniyor. Aklınıza gelen her şey bir tasarım sürecinden geçip şekilleniyor. Sanat kuramcısı ve eleştirmeni Hal Foster’ın tabiriyle “nesnelere küçük özneler muamelesi yapıldığı bir topyekûn tasarım çağında yaşadığımızı hissediyoruz.”

İnsan da bir tasarım nesnesi olarak bu sürecin bir parçası haline geldi. Ana rahmine düşmeden çok önce genetik olarak tasarlanabiliyor artık insan ve tüm hayatı, mimarlar, modacılar, plastik cerrahlar gibi uzmanların elinde bir tasarım nesnesine dönüşüyor. İlişkilerimiz için de aynısını söylemek mümkün. Hangi durumda nasıl davranmamız, nasıl ilişki kurmamız gerektiğini bize söyleyen kişisel gelişim kitaplarıyla, yaşam koçlarıyla dolup taşıyor etrafımız. Foster’ın tabirini tersinden söylersek, öznelere küçük nesneler muamelesi yapıldığı bir topyekûn tasarım çağında yaşadığımızı hissediyoruz.

Koreli yönetmen Kim Kiduk’un filmi Time (Zaman)’ın açılış sahnesinde YENİ BİR HAYAT İSTER MİSİNİZ? sorusu okunuyordu kapının üzerinde. Kapı, bir plastik cerrahi kliniğinin kapısı; yeni bir hayat, yeni bir yüz anlamına geliyor. Yeni yüzleriyle yeni hayatlarına başlayan bireylerin hayaletimsi varlıklara dönüştüğünü görüyoruz filmde. Aynı ortamı, hatta aynı yatağı paylaşsalar bile birbirlerinin farkına varamıyorlar. Bir tasarım ürünü, nesnesi muamelesi gören özneler olarak birbirimize dokunmadan, teğet geçiyoruz.

Çoğu zaman soru sormak, bir meseleyi sorunsallaştırmak, yanıt bulmaktan çok daha önemlidir. Yeni bir hayat ister misiniz sorusu yerine, nasıl yaşayabiliriz sorusu önem kazanıyor günümüzde. Her şeyin tasarlanmış, kapalı küçük kutulara dönüştüğü böylesi bir tasarım çağında, insanların birbirinin farkına vardığı, birbirine dokunduğu, gözenekli, geçirgen varlıklar haline geldiği bir yaşamın özlemini çekiyor herkes.

Ne var ki gündelik yaşamın rutinleşmiş, yıpratıcı döngüsü içinde durmadan hep aynı ilişkileri, daha doğrusu hep aynı ilişkisizliği üretmeye devam ediyoruz. Karşılaşmaları, birbirine uç vererek yeni bir hayatı örgütleyecek ilişki imkânlarını hep ıskalıyoruz. Yeni bir hayat bir kapının arkasında, tasarlanmış olarak durmuyor; aksine yeni bir hayat burada ve şimdi, özel ve kamusal mekânlarda birbirimize dokunmaya başladığımızda, birlikte düşünüp eyleme geçtiğimizde, ilmik ilmik dokunacak önü açık bir süreç olarak bizleri bekliyor.

1 yorum:

  1. hocam merhabalar ben cansu sizinle kanon beden ve 21. yüzyılın insanlara dayattığı mükemmel beden ile ilgili röportaj yapmak istiyorum lütfen cylmaz6@gmail.com mailine geri dönüş yaparmısınız ve size uygun bir zamanı bana bildirirmisiniz

    YanıtlaSil