6 Temmuz 2013 Cumartesi

İKTİDARIN KIYAMETİ, BİZİM KARNAVALIMIZ

RAHMİ ÖĞDÜL

04.07.2013

2008 yılında, 1 Mayıs’ta işçilerin Taksim’e çıkma taleplerini reddederken, 22 Nisan’da kendi grubuna yaptığı konuşma sırasında“Ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopar” diyordu despot. Paraya endeksli egemen çizgisel zaman anlayışı boyunca iktidarın doğayı ve insanlığı tahrip ederek ilerlemesi karşısında başın alaşağı edileceği bir başka zaman anlayışı gerekiyor; sonsuza doğru uzanan çizgisel zamanı kendi projeleriyle dolduran iktidar geleceği bile 2053 yılına kadar kapatmıştı. İktidarın yıkıcı tik-taklarının kendileri aleyhine çalıştığı sezinleyen ezilenler ya da ayaklar çizgisel zamanı dururmak için saatlere ateş etmişlerdir hep. 1830 Temmuz Devrimi sırasında meydandaki saatlere ateş ediyorlardı devrimciler. Brezilya’nın keşfinin 500. Yılı resmi anma törenleri sırasında Brezilyalı yerlilerin de saatlere ateş ettikleri görülüyordu. “Tarih, egemen ideolojinin söylediği gibi, insanın çizgisel zamana köleliği değil, ondan kurtuluşudur, diyor Agamben. Tarihin zamanı, insanın içinde kendi girişimi için uygun fırsatı yakaladığı ve kendi özgürlük anına karar verdiği kairos’tur.


İKTİDARIN OYUNLARI
Çizgisel zamandan (kronoloji) farklı olarak özgürleştirici anın, karar anının yakalandığı bir zaman deneyimi olan kairos’u yaşayan halk bir anda hayatın tüm potansiyellerine ulaşabiliyor, tıpkı 31 Mayıs Cuma akşamı gibi. Kronolojinin kesintiye uğratılmasıyla niteliksel bir zaman değişimi yaşanmış ve iktidarın insanlar arasında ördüğü duvarlar yıkılırken, herşeyin herşeyle ilişkili olduğu bir içkinlik düzlemi yaratılmıştır. İktidarın bir kıyamet olarak üzerimize çullandığı ve ayrıştırmalarla düşmanlıkları körüklediği çizgisel zaman kesintiye uğratılıp durdurulduğunda, birbirimizin, doğanın ve çokluğun farkına vardık. Gözyaşı ile neşenin, kaygı ile umudun iç içe geçtiği bir oluş hali ortaya çıkarken, iktidarın tüm zulümleri ilişkili hale geliverdi birden. İktidarı, toplumsal ilişkilerin gelişimi engeleyen bir üçüncü şahıs olarak tüm çıplaklığıyla gördük. Önce aramızı bozan, sonra da hiç utanmadan arabuluculuk rolü oynayan iktidarın oyunlarına anında tepki veren sinir uçları duyarlı bir özgürlük kütlesine dönüştük. Artık barışın tepeden, hem arabozucu hem de arabulucu rolü oynayan iktidar tarafından dağıtılamayacağını, aksine yüz yüze ilişkilerle duygulanımların yoğun olarak paylaşıldığı doğrudan karşılaşmalarla, kucaklaşmalarla kurulacağını biliyoruz. Bu doğrudan karşılaşmaların yaşandığı mahalle forumları, 31 Mayıs Cuma akşamı yakalanan özgürlük anını, kairos’u geleceğe taşıyacak tohumlar olarak, geleceği içinde barındıran dölyatakları olarak farklı bir zaman anlayışını temsil ediyorlar.

GEZİ'DE İNSANLAR BİRBİRİNİN YOLDAŞI OLDU
İktidarın çizgisel zaman anlayışı Hobbes’un “insan insanın kurdudur” anlayışını haklı çıkarmak için zamanı ve mekânı, dolayısıyla insanları ayrıştırarak işliyor. Oysa çizgisel zaman anlayışı kesintiye uğratıldığında ve özgürlük anı yakalandığında sadece devletin kurt olduğu ve kışkırtıcı söylemleriyle insanları birbirine düşürdüğü, ayrıştırarak onları kolay lokmalar haline getirip yuttuğu görülüyor. Devlet olmayanın ortaya çıktığı Taksim-Gezi Parkı’nda insanların birbirinin kurdu olmadığını, aksine yoldaşı olduğunu gördük. Ve yoldaşlar çizgisel zamanı ya da iktidarın ilişkisizlik otoyolunu kesintiye uğratmış, forumlarla özgürlük aralığını genişletmiş, birbirlerini fark etmenin ve ilişkiye geçmenin zevkine varmışlardır.

İKTİDARIN KORKULARI GERÇEKLEŞİYOR
Forumların zamanı, temsili demokrasinin çizgisel zamanından farklıdır; temsilcileri olmadan birbirleriyle yüz yüze ilişkiye geçen forum katılımcıları açısından zaman, her anı dolu dolu yaşanan, düşüncelerin, duygulanımların paylaşıldığı ve saat zamanı ile ölçülemeyecek kairos anıdır, yani kararların verildiği ve özgürlüğün yakalandığı aralık. Şimdi bu aralığı genişleterek, iktidarın baş ve ayaklardan oluşan, hiyerarşik beden tahayyülünü alt üst ediyor, organların sürekli yer ve işlev değiştirdiği yeni bir bedeni, organsız bedeni kuruyorlar ve iktidarın korkuları gerçekleşiyor: “Ayaklar baş olduğu yerde, kıyamet kopar” ya da “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş.” Ne demişti Kafka: “Kıyamet günü, normal tarihsel koşuldur.”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder