3 Ocak 2013 Perşembe

VE İKTİDAR GENÇLİĞİ YARATTI


RAHMİ ÖĞDÜL

03.01.2013

İktidar zihninde tasarladığı ve yaratmaya koyulduğu gençliği açıkladı geçen hafta. Eğitimde yaptığı düzenlemelerle böyle bir gençlik yaratmaya çalıştığını zaten biliyorduk, şimdi daha cüretli söylüyor bunu. İmanlı (yani, imam hatipli), elinde bilgisayarlı bir gençlik tanımını, özellikle ODTÜlü öğrencilerin alternatifi olarak sunuyor. Kendisini kutsala yaslayarak sorgulanamaz, eleştirilemez bir etkinlik alanı açmaya koyulan iktidarın kendi imgesine göre ve bu imgenin bir entegre devresi gibi tasarladığı bir gençlik. İktidarın komutlarına sorgusuz sualsiz boyun eğen, teknoloji tanrısına koşulsuz teslim olmuş bir gençlik. Öte yandan, düşünen, eleştiren, yeri geldiğinde protesto eden ve dolayısıyla iktidara entegre olmak istemeyen gençliği ise bir kargaşa, kaos kaynağı olarak görmesi bizi şaşırtmıyor. Faşizmlerin olmazsa olmaz düşüncesi.  Böyle bir gençlik imgesini tasarlamamış olsaydı çok şaşırırdık doğrusu.
İlk sayısı 7 Mayıs 1848’de yayınlanan ve Nazi Almanya’sında da yayımlanmayı sürdüren Kladderadatsch adlı bir mizah dergisinde 1933 yılında bir karikatür yayımlandı; bu karikatür tüm zamanlarda iktidar ile gençlik, iktidar ile kitle arasındaki ilişkiyi açıkça gösteriyor bize, aynı zamanda faşizmin hayata ve sanata bakışını da. Hitler, fizyonomisinden bir yahudi olduğu belli olan bir heykeltıraşın atölyesini ziyaret eder. Heykeltıraşın önünde birbirleriyle çatışan, kargaşa halindeki figürlerin betimlendiği kilden bir heykel taslağı durmaktadır. Kargaşa halindeki kilden kitleyi yumruğuyla ezen Hitler, kendi elleriyle tek bir beden halinde yeniden biçimlendirir bu kitleyi. Ya da bu sahneyi günümüze aktarırsak, iktidar bir üniversiteyi ziyaret eder, üniversite hocalarının tek bir beden halinde biçimlendirmeyi beceremediği, kargaşa halindeki öğrenci kitlesini ezer ve çok geçmeden kendi gençlik imgesinin tanımını verir bize.

Hiç metafora başvurmadan karikatürü düz okuduğumuzda da sanatçılara ve sanat yapıtlarına verdiği tepkinin Hitler’in estetik anlayışını aratmadığını görüyoruz. Ucubelikle suçladığı yapıtları yumruğuyla eziveriyor hemen ve ardından bir heykeltıraş edasıyla kollarını sıvayıp, kendi sistemine uygun entegre devreler, modüller üretmeye koyuluyor.  Yüzeyi molozlarla örtülmüş belleğimizi biraz eşelersek, yakın tarihimizde de bu tür örtüşmelerin çok olduğu göreceğiz hemen. Ama hayatın, iktidarın imgelemine göre devinmediğini de biliyoruz.
İktidar mutlak düzeni temsil eden yapılar kurmak istiyor her yerde. Kaos olarak gördüğü toplumsal çeşitliği, çokluğu bir kozmokratör (düzen yaratıcı) olarak fethetmeye girişiyor durmadan. Fetihler çağında yeryüzünü fethetmeye, zenginliklerini yağmalamaya kalkışan fatihler, fethettikleri topraklarda mutlak kaosun, kargaşanın, kötülüğün hüküm sürdüğünü düşünerek, kendilerine düzen getirici, yaratıcı sıfatını uygun görmüşlerdi. İktidarın bakışına göre, fethedemediği her yer birer kargaşa, kaos kaynağı. Derhal kurutulması gereken ve tepede hazırlanan bir plana göre yeniden inşa edilmesi gereken bataklıklar.

Kadim zamanlarda da yeryüzünde kurulan tapınakların, kentlerin, yapıların mutlaka göksel bir karşılığı vardı. Mircea Eliade’nin ‘merkez simgeciliği’ adını verdiği bu kadim anlayış göksel kozmosu, kozmogonik (evren yaratma) ritüellerle yeryüzünde kurmaya çalışıyordu. Kaosun hüküm sürdüğü topraklara, tepelerde hazırlanan bir plana göre düzen getirmeye çabaladığını görüyoruz bugünde iktidarın. Kolluk kuvvetlerinin, planlamacıların artık kanıksadığımız evren yaratma ritüelleriyle kozmos yaratılmak isteniyor. Kaosun içinde kozmos, yani düzen yarattıktan sonra kozmogonik mitlerin bir sonraki aşaması insan yaratmadır. İktidar bir heykeltıraş edasıyla çoktan kollarını sıvamış ve kendi imgelemindeki gençliği biçimlendirmeye başlamıştır bile: Ve iktidar insanı yarattı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder