5 Kasım 2009 Perşembe

YOLLARI ÇATALLANAN BAHÇELER


RAHMİ ÖĞDÜL

5.KASIM.2009

Belirlenimci (determinist) dünya görüşüne göre bir nesnenin, bir hareketin ya da bir canlının bütün parametrelerinin (ölçülebilir değerlerinin) eksiksiz belirlenebileceğine, dolayısıyla da söz konusu nesnenin, canlının ya da hareketin, diferansiyel denklemler yardımıyla önceden kesin olarak tanımlanabileceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Uçan bir cismin, bir amibin ya da bir yıldırımın hareket yönünün belirlenmesi mümkündü. Ne var ki, kendilerine doğrusal diferansiyel denklemlerin uygulanabildiği sistemlerin içinde determinist olma, yani önceden belirlenebilme özelliği gösteren gelişme hatları, doğrusal olmayan sistemlerde pek bir işe yaramıyor; doğrusal olmayan, dinamik sistemlerdeki gelişme hatları, bir ya da daha fazla çatallanma noktası üzerinden belirlenemezlik özelliği taşıyan geçişler yapıyorlar.

Kaotik olma olasılığı taşıyan yapılar, başlangıç koşullarına sımsıkı bağımlılık gösteren ve doğrusal olmayan sistemlerdir. Süreç içinde ortaya çıkan yeni yapı, sürecin başındaki koşulların en ufak ayrıntıdan bile etkilenerek oluşur; ama gene de önceden tahmin edilemezlik özelliği taşır. Lorenz, bu ilişkiyi tanımlamaya çalışırken “Kelebek Etkisi”nden söz ediyordu: “Bir kelebeğin tek bir kanat çırpışı bile, bütün bir hava durumunu temelden altüst edebilir”.

Birçok dinamik süreçte, yeni düzenlerin kurulmasıyla istikrarlı hale gelmiş, kaotik ara durumlardan geçildiği biliniyor. Bütün dallanma, çatallanma noktalarında karşılaştığımız bir durum bu; kaos ve düzen sadece birbirlerini tamamlayan bir kavram çifti değil, aynı zamanda birbirleriyle diyalektik, daha doğrusu fonksiyonel bir ilişki kuran olgulardır. Bir kar tanesinin oluşumu, düzen ile kaos arasındaki bu ilişkiyi gözler önüne seriyor.

Her kar tanesi bir diğerinden farklı. Buz kristalleri, türbülanslı bir havanın içinde, düzen ve rastlantıya bağlı olarak, kendilerine has bir güzellikle biçimleniyor. Su donarken kristaller, dışarı doğru küçük uçlar (dentritler) veriyorlar önce; bu küçük uçlar büyüdükçe, sınır bölgelerde çevre koşullarına bağlı olan istikrarsız bir durum oluşuyor ve yanlardan yeni uçlar fışkırıyor. Kar taneleri şaşırtıcı incelikte bir düzen sergileseler de bu küçük uçların tam olarak ne kadar hızla büyüyeceklerini, çaplarının ne kadar olacağını ya da kaç kere dallanacaklarını öngörmek mümkün değil; bu durum, istikrarsız, kaotik, açık uçlu bir sorun olarak duruyor önümüzde. Kıpır kıpır oynaşan, dinamik bir sınır, önceden kestirilemeyen çevresel koşuların ve içsel faktörlerin etkisiyle sürekli değişirken kar tanesi de kendine has şeklini alıyor.

Toplumlar da tıpkı kar tanelerini andırıyor; doğrusal olmayan, dinamik süreçler olarak, kaos ile düzen arasındaki etkileşimle kuruluyorlar. Toplum mühendisliğinin önceden belirleyici, diferansiyel hamlelerini boşa çıkaran kaotik gelişmeler gösterebiliyor; kendilerine dayatılan anayolları sürekli saptırıp, gelişme hatlarını yol ayrımlarına, çatallanma noktalarına taşıyorlar.

“Yolları Çatallanan Bahçe”de ne diyordu Borges?: “Zaman sayısız geleceğe doğru hiç durmamacasına çatallanıyor.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder