RAHMİ ÖĞDÜL
19.02.2016
Nereye baksam kuyular görüyorum, ortalıkta dolaşan, ama birbirini görmeyen kör kuyular; evlerde, sokaklarda, taşıtlarda. İçlerinde biriktiren, içlerine konuşan kör kuyular. Herkesin bildiğini sır sanıp, sessizce içlerine fısıldıyorlar: “Kral Midas’ın kulakları, eşek kulakları.” Kendi içlerinde yankılanan sesi kendileri işitiyor sadece ve korkuyorlar. Merdivensiz kör kuyular. Lanet olsun bizi kör kuyularda merdivensiz bırakanlara!
Kuyular hayattır, kör olmayanları ama. Dehlizlerle birbirine bağlanan, sularını paylaşan yeraltı şebekelerinin yeryüzündeki izleri. Kuyu başları: Toplumsal ağların kesiştiği düğüm noktaları. Georges Perec, “Geçen her şey merdivenden geçer, gelen her şey merdivenden gelir” diye yazıyordu, ‘Yaşam Kullanma Kılavuzu’nda (çev. İsmail Yerguz, İmge Kitabevi). Kuyular da öyle; kuyulara gelir, kuyulardan geçer her şey ve kuyulardan yayılır yeryüzüne. Kuyu başlarını düşünsenize. Kırsal kesimde kuyu başları, gören, duyumsayan, konuşan, dışarı taşan, taştıkça sularını başkalarıyla paylaşan kuyuların bir araya geldikleri toplaşma ve dağılma noktalarıdır. Yerel iletişim ağının düğümleri; kuyu başlarında ne çok şey paylaşır köylü kadınlar. Evlerin eril ortamlarında körleştirilen kuyular, kuyu başlarına geldiklerinde her şeyi gören ve gördüklerini dile getirenlere dönüşürler birden. Yeraltı su şebekesiyle birbirine bağlandıklarında başka kuyularda yankılanır düşünceleri ve düşünceler düşüncelere bulaşır, düşünceler söz olur, sözler bedenleşir, yeraltından çıkar ve sel olup akar dünyanın sokaklarında.
Kuyular hayattır, kör olmayanları ama. Dehlizlerle birbirine bağlanan, sularını paylaşan yeraltı şebekelerinin yeryüzündeki izleri. Kuyu başları: Toplumsal ağların kesiştiği düğüm noktaları. Georges Perec, “Geçen her şey merdivenden geçer, gelen her şey merdivenden gelir” diye yazıyordu, ‘Yaşam Kullanma Kılavuzu’nda (çev. İsmail Yerguz, İmge Kitabevi). Kuyular da öyle; kuyulara gelir, kuyulardan geçer her şey ve kuyulardan yayılır yeryüzüne. Kuyu başlarını düşünsenize. Kırsal kesimde kuyu başları, gören, duyumsayan, konuşan, dışarı taşan, taştıkça sularını başkalarıyla paylaşan kuyuların bir araya geldikleri toplaşma ve dağılma noktalarıdır. Yerel iletişim ağının düğümleri; kuyu başlarında ne çok şey paylaşır köylü kadınlar. Evlerin eril ortamlarında körleştirilen kuyular, kuyu başlarına geldiklerinde her şeyi gören ve gördüklerini dile getirenlere dönüşürler birden. Yeraltı su şebekesiyle birbirine bağlandıklarında başka kuyularda yankılanır düşünceleri ve düşünceler düşüncelere bulaşır, düşünceler söz olur, sözler bedenleşir, yeraltından çıkar ve sel olup akar dünyanın sokaklarında.
KADINLAR BU TUZAĞI GÖRDÜ
Bir zamanlar Fransız mühendisler, Kuzey Afrika’da kadınların kuyudan su taşıdığı bir köyde, borularla ev içlerine su getirmeye kalkışmışlar. Kadınlar için ne büyük kolaylık, değil mi? Artık kuyudan su çekmek için uzun bir yol kat etmek zorunda kalmayacaklar. Evden dışarı adım atmadan yaşamanın kolaylığı. Bu projeye köyün kadınları karşı çıkar oysa. Kazın ayağı hiç de göründüğü gibi değildir, kadınlar kurulan tuzağı görmüşler.
Bir zamanlar Fransız mühendisler, Kuzey Afrika’da kadınların kuyudan su taşıdığı bir köyde, borularla ev içlerine su getirmeye kalkışmışlar. Kadınlar için ne büyük kolaylık, değil mi? Artık kuyudan su çekmek için uzun bir yol kat etmek zorunda kalmayacaklar. Evden dışarı adım atmadan yaşamanın kolaylığı. Bu projeye köyün kadınları karşı çıkar oysa. Kazın ayağı hiç de göründüğü gibi değildir, kadınlar kurulan tuzağı görmüşler.
Kuyu başı, kadınların evden çıkıp bir araya gelebildikleri ve toplumsallaştıkları tek yer ve eril iktidarın projesi kadınları evlere kapatarak körleştirecektir. İlk bakışta hayatlarını kolaylaştıracak bir proje gibi gözükse de ev içlerine getirilecek suyun dışarıyla, dışarıdaki başka bedenlerle, yaşamla, yaşamın akışıyla bağlantılarını keseceğini ve kadınları dört duvar arasında kendi içlerine konuşan merdivensiz kör kuyulara dönüştüreceğini çok iyi bilirler. Muhafazakâr bir toplumda kapalı kutularda muhafaza edilen kadın bedeni, yaşamın akışıyla, diğer kuyularla ilişkisi kesilmiş kör bir kuyudur çünkü. Köyün kadınları bu körleştirme projesine direnmiş ve kazanmışlardır.
İKTİDAR PROJELERİ
Suyun başında olmak akışı hissetmektir, akışın içinde olmak. Suyun başında sözler, yeryüzünün öteki sesleriyle karışır ve sel olup akar. Su evin içine hapsedildiğinde, artık erkeğin alanındadır ve söz eril iktidarca tutsak alınmıştır. Kadının, erkeğin sözünden çıkması ve yeryüzüyle söyleşmesi, kendi sözünü söylemesi ne mümkün! Eril iktidarın, sözünden çıkan kadınları katletmesi, üstüne üstlük ölü bedenlerini çırılçıplak sergilemesi, evlerin ya da pembe taksilerin içinde tutsak alınmış bedenlere gözdağıdır. Öldürülen, aşağılanan ya da hapsedilen yeryüzünün bedenidir aslında. Ayrımsız tüm bedenlerin eril sözün kör kuyularına kapatıldığının farkında mısınız? Kör kuyularda yaşayalım diye iktidar, hayatımızı kolaylaştıran hiçbir projeden kaçınmıyor. Modern konutlarımızda iletişim musluklarını açtığımızda iktidarın sözleriyle beyinlerimizi yıkayabiliyoruz artık.
Kuyu başlarını özlüyorum; bizi kapalı kutularda kör kuyulara çeviren iktidardan sıyrılıp kuyu başlarında akan yeryüzünün çok sesli sözleriyle yıkanmayı, sözü özgürleştirmeyi özlüyorum. Ve kendi içimize değil, yeraltı sularıyla birbirine bağlanarak sözlerimizi çoğaltacak, yeryüzünün en uzak köşelerine taşıyacak kuyulara seslenmeyi. Yeter artık kör kuyulara fısıldadığımız; hep birlikte korkmadan haykırmalı: “Kral Midas’ın kulakları, eşek kulakları.”
Suyun başında olmak akışı hissetmektir, akışın içinde olmak. Suyun başında sözler, yeryüzünün öteki sesleriyle karışır ve sel olup akar. Su evin içine hapsedildiğinde, artık erkeğin alanındadır ve söz eril iktidarca tutsak alınmıştır. Kadının, erkeğin sözünden çıkması ve yeryüzüyle söyleşmesi, kendi sözünü söylemesi ne mümkün! Eril iktidarın, sözünden çıkan kadınları katletmesi, üstüne üstlük ölü bedenlerini çırılçıplak sergilemesi, evlerin ya da pembe taksilerin içinde tutsak alınmış bedenlere gözdağıdır. Öldürülen, aşağılanan ya da hapsedilen yeryüzünün bedenidir aslında. Ayrımsız tüm bedenlerin eril sözün kör kuyularına kapatıldığının farkında mısınız? Kör kuyularda yaşayalım diye iktidar, hayatımızı kolaylaştıran hiçbir projeden kaçınmıyor. Modern konutlarımızda iletişim musluklarını açtığımızda iktidarın sözleriyle beyinlerimizi yıkayabiliyoruz artık.
Kuyu başlarını özlüyorum; bizi kapalı kutularda kör kuyulara çeviren iktidardan sıyrılıp kuyu başlarında akan yeryüzünün çok sesli sözleriyle yıkanmayı, sözü özgürleştirmeyi özlüyorum. Ve kendi içimize değil, yeraltı sularıyla birbirine bağlanarak sözlerimizi çoğaltacak, yeryüzünün en uzak köşelerine taşıyacak kuyulara seslenmeyi. Yeter artık kör kuyulara fısıldadığımız; hep birlikte korkmadan haykırmalı: “Kral Midas’ın kulakları, eşek kulakları.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder