3 Mayıs 2013 Cuma

BOŞ ÇERÇEVE NE İŞE YARAR?


RAHMİ ÖĞDÜL

02.05.2013

Bedri Baykam’ın boş çerçevesinin satılması ardından yazdığı yazıda, yapıtı üreteni, satın alanı, ücretini bir kenara bırakmamızı, sadece sanat tarihinde boş çerçevenin ne anlama geldiğini düşünmemizi öneren Hasan B. Kahraman, bütünü gözden kaçırarak ayrıntılarla oyalanmamızı istiyor bizden. Ama biz bütüne bakarak boş çerçeveyi satın alan, muhazafakâr olsun, olmasın bir kapitalistin nasıl bir dünya tahayyül ettiğini anlamak istiyorsak boş çerçeveyi üreteni, satın alanı, yine boş çerçeve üzerinden değerlendirmek zorundayız.

Sanat tarihinde tuvalin geçirdiği evrimi özetledikten sonra boş çerçeveyi Duchamp’ın hazır-nesnesiyle ilişkilendiren Kahraman, Duchamp’ın yeni gerçekçilere ya da yeni avangardlara söylediklerini hatırlamıyor ya da hatırlamak istemiyor: “Yeni-Dadacılar benim hazır-nesnelerimde güzellik buluyorlar. Pisuarı ve şişeliği meydan okumak için suratlarına fırlatmıştım, oysa onlar estetik açıdan övüyorlar bunları.” Duchamp sonrası dünyanın sanatta yarattığı kırılmayı göz önünde tutarken, Duchamp’ın kendinden sonrakiler için söylediklerini hatırlamamak olmaz. Bedri Baykam da Duchamp’ın sövgü dolu sözlerinden nasibini alıyor.
İçsel olanı bir kenara bırakarak sadece dış gerçekliği yücelten Duchamp sonrası sanat için post-sanat tabirini kullanan Donald Kuspit, modern sanat ile post-sanat arasındaki kırılma noktasını bilinçdışı kültünün çöküşüyle başlatıyordu (Sanatın Sonu, MetisYayınları). Modern sanatçı kendi iç dünyasından bakarak gördüğü gerçekliği temsil ederken, içindeki kuvvetlerin etkisiyle dış gerçekliği kendine göre bükebiliyordu. Post sanatta ise dış ya da mevcut gerçeklik yüceltilirken, içsel yaşama kurtulunması gereken bir baş belası olarak bakılıyor. İçsel yaşamlarından kurtulup dış gerçekliğe koşulsuz boyun eğmiş bireyler, sadece metalar dünyasında hareket eder halde buldular kendilerini.
Dış gerçekliği fotoğrafın çözünürlüğünden çok daha yüksek çözünürlükte resmederek, metaları tüm albenisiyle gözümüzün içine sokmuştu hiper-realizm. Boş çerçevenin hiper-realizm sonrası bir gerçeklik düzlemini temsil ettiğini söylüyor Kahraman. Sanmıyorum. Sözünü ettiği gerçeklik düzlemini kapitalizm çoktan icat etmişti zaten. Kentlerin tüm vitrinleri içeriği sürekli değişen boş çerçeveler değil mi? Bir eklentinin, yani konuyu sınırlamak için tuvalin etrafına yerleştirilen çerçevenin, konudan bağımsız olarak hayatı ele geçirmesinden başka bir şey değil boş çerçeve. Artık içerik yok ya da içerik her an değiştirilebilir bir şeye dönüştü; önemli olan çerçeve. Hayatın içeriğinin boşaltıldığını görüyoruz; metalar üreten kapitalist ile boş çerçeve arasında doğrudan bir ilişki var ve Kahraman bu ilişkiyi gözden kaçırmamızı istiyor. Boş çerçeve ile metalar ortak çok şeyi paylaşıyorlar oysa. Her meta boş bir çerçeve olarak pazarlanmıyor mu? İçeriğine hiç ihtiyacımız yokken ambalajıyla ya da çerçevesiyle bizi tavlayan metalarla dolu ortalık. İçini, yine kapitalizmin biçimlendiği arzularımıza göre doldurabileceğimiz boş çerçeveler olarak dolaşıma giriyor metalar. Ve ne yazık ki bizler de toplum mühendislerinin, reklamcıların, medya teknokratlarının içeriğini biçimlendireceği boş çerçeveler olarak dolaşıyoruz ortalıkta.
Boş çerçeve kapitalizmin içini boşattığı ve artık istediği gibi doldurabileceği hayatın bir simgesi. İktidarlar projelerini boş çerçeveler olarak tasarlıyor ve bu boş çerçeveler yeryüzünün her hangi bir parçasına çevrildiğinde sadece çerçevenin önemli, içeriğinin ise değiştirilebilir olduğunu biliyoruz. İstanbul’a Terkoz Gölü civarındaki yapılacak 3. havaalanı projesi için hazırlanan ÇED Raporu’nda, bölgeden her yıl en az 500.000 leylek, 25.000 kara leylek, 250.000 yırtıcı kuşun geçtiği vurgulandıktan sonra, haşerat olarak baktığı kuşlarla mücadele etmenin yöntemleri sıralanıyor; bir ÇED Raporu sadece bir projenin doğaya verebileceği hasarları tespit etmekle yükümlü olması gerekirken, çerçevenin içinin nasıl boşaltılacağına dair bir talimata dönüşmesi de ilginç bir nokta (bkz http://www.csb.gov.tr/db/ced/editordosya/nihai_ced_istanbul.pdf).
Boş çerçeve kapitalizmin çoktan icat ettiği bir yapıt. Bedri Baykam biraz geç kalmış anlaşılan. Doğaya, insana içeriği her an değiştirilebilir boş bir çerçeve olarak bakan bir kapitalistin boş bir çerçeveyi güncel sanat olarak satın almasına şaşmamalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder