3 Ocak 2020 Cuma

ENGİNARLARIN ZAMANI

Eckart Hahn, "Baykuş ve Enginarlar"
RAHMİ ÖĞDÜL
03.01.2020

Belirli bir düzene göre tekrar eden formlarla döşenmiş, hayat denilen bir zeminde yürüyoruz. Yer döşemesindeki karoların durmadan yinelenen örüntüsü içimizi rahatlatıyor, kendimizi güvende hissediyoruz. Zemindeki bu bitimsiz tekrarlar, yürürken bedene belirli bir ritim dayatıyor oysa. Ama her bedenin kendine özgü ritmi var, her beden bir ritimler çokluğu. Ve her beden kendi ritmine göre kendi melodisini icra etmeyi arzular. Gelgelelim çoğumuz, zeminin dayattığı ritim üzerinde benzer melodiler üretirken buluyoruz kendimizi. Ve ürettiklerimiz daha çok pop melodilerdir ve kulaklarımız da bunlara alışık.

Döşemede durmadan tekrar eden formların üzerinde ve bu formlarla uyumlu melodiler inşa etmeyi yaratıcılık sanıyoruz. Oysa gündelik hayatın zeminine döşenmiş formların tekrar eden örüntüsü, egemen düşüncenin varyasyonlarını üretmekten başka bir işe yaramıyor. Yürüdüğümüz zemin iktidarın yasaları ile döşenmiştir. Yasa koyucuların döşediği yolun bizi cehenneme götürdüğünü hatırlamak için, faşizmin tarihine bakmamız yeterli. Ürettiğimiz pop melodiler de popüler faşizmi çoğaltmaya yarıyor.

“Şimdi, kısmen günümüzdeki koşulların bir sonucu bu. Modern kayıt teknikleriyle ve yayın imkânlarıyla hepimiz öyle şartlandık ki... herkes yanlış bir adım atmaktan korkuyor... hepimiz önceden saptanmış, mükemmel şeyler çalmaya zorlanıyoruz” (D. Bailey, Doğaçlama, Pan). Mükemmel, iktidar tarafından tanımlanmış ve zemin olarak hayatın yollarına döşenmiş karolardır. Yanlış adım atmaktan korkanlar, yer karolarının çizgilerine basmadan yürümeyi bir beceri sanıyor. Bedenler, bir enstrüman gibi kendilerini icra ederken, bastıkları zeminin dayattığı müzikal yasaları çiğnemekten, yanlış notaya basmaktan korkar oldu. Zemine aldırmadan yürüyenler de var; çok geçmeden, performansları döşemenin kadrajına göre yargılandığında durumun farkına varacaklar. Bedenler kuvvetlerini açığa çıkaracak şekilde kendi ritimleri icra ettiklerinde, döşemenin kadrajını ihlal ettikleri gerekçesiyle yargılanıyor ve ardından başka bir kadrajın, hücrenin içine kapatılıyorlar.

Yasaklanan doğaçlamadır. Yer döşemesindeki karolar, bedenleri kendi güçlerini açığa çıkaracağı ve yeni formlar yaratacağı doğaçlama yeteneklerinden yoksun bırakmak için tasarlanmıştır. Oysa beyni olmayan canlılarda bile “bir beden, ... doğaçlama güçleri, icat güçleri içerir.” Brian Massumi, beyni olsun, olmasın, her canlıda bulunan ve akıldan ayırdığı zihinselliği, “yeni formlar doğaçlamak üzere verili olanın ötesine geçme kapasitesi” olarak tanımlıyor (Duygu Politikası, Otonom). Buna içgüdü de diyebilirsiniz. İçgüdü, Kartezyen felsefede makine bedenin otomatik tepkileri olarak tanımlanır ama beden makine değildir ve “içgüdü, doğası gereği yaratıcıdır.” Her canlı bir sorunla karşılaştığında yeni çözümler ve formlar icat edebiliyor. Doğaçlamanın keyfi başkadır, var olmanın keyfi. Verili olana rağmen, kendi güçlerini açığa çıkaran, formlar icat eden bedenlerin keyfi.

“Şarkı söylerken ve çalgı çalarkenki bu doğaçlama yapma keyfine, müzik tarihinin hemen hemen her aşamasında rastlanır. Bu, her zaman yeni formların yaratılmasında büyük bir güç olmuştur... Doğaçlama pratiği içinden çıkmayan veya temelde ondan etkilenmeyen hiçbir müzik tekniği ya da kompozisyon formu yoktur” (D. Bailey). Sanatta doğaçlama yapmanın keyfini çıkabiliyoruz ama iş gündelik yaşama gelince, bedenlerin doğaçlama yapma keyfi engelleniyor. Çünkü yeni yaşam formları icat ederek, mevcut formlar düzenini değiştirebilirler ve iktidarın, döşediği zemin üzerine inşa ettiği tüm yapı çökebilir. Döşemedeki zemin karoları, metronomun ya da saatin mekanik tiktaklarını andırıyor. Boş verin saatleri ya da metronomları. Julio Cortazar’ın Açıklayıcı Bilgiler El Kitabı’ndaki gibi, saat yerine enginarları kullanın. “Enginarın sayısız yaprağı hem şimdiki saati, hem de aynı zamanda bütün saatleri gösterir” (AltıKırkBeş). Beklemekten bıkmadınız mı? Enginarların zamanı, çizgisel zamanın ötelediği tüm zamanları içerir. Mekanik tiktakların ertelediği kudretimizi, şimdi ve burada ele geçirebilmek. Yaprakları, icat güçlerini sarmalıyor. 2020, doğaçlaması bol, keyifli bir yıl olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder