RAHMİ ÖĞDÜL
18.11.2016
Mültecilerin anısına sessiz sedasız bir sergi açıldı geçen hafta; tıpkı yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda bırakılmış insanların göç yollarında sessiz sedasız canlarını yitirmeleri gibi. Ne açılış vardı ne de sergilenen işin bir mekânı: “Akdeniz’de Herhangi Bir Yerde.” Ölülerinin şimdi nerede olduklarını bilmiyoruz; onların anısına gerçekleştirilen sualtı yerleştirmesinin yerini de. Elimizde sadece videosu var. Mültecilerin çığlıklarına kulaklarını tıkayan dünyanın sessizliğine, kontra sessizlikle yanıt veriyor bu video. Kontra sessizlik, sessizlikle aynı şey değildir. Sessizliğe karşı sessizlik, kulak zarlarını parçalayan bir sessizlik. Nefes alış verişlerin duyulduğu videonun sessizliği, yaşama tutunma çabasının çığlığıdır, yaşamın isyanı. Var olan sessizlikse ölü taklidi yapanların sessizliğidir, korkudan nefeslerini tutup ölüme yatanların. Kontra sessizlikte nefes alış verişler, zamanı hızlandırıp yavaşlatarak sessizliği bir patlama eşiğine doğru sürükler. Bir şeyler olacaktır; zaman, yeni şeylere gebe. Ve her soluk, şiddetli bir darbe olarak iniyor ölü taklidi yapanların durmuş kalbine.
Bu video bir kalp masajı
Bu video, yaşanan trajedi karşısında susarak ölü taklidi yapanları hayata döndürme çabasıdır, bir kalp masajı. Su içinde canlarını yitirenlerin son nefeslerini temsil eden cam baloncuklara, soluk alma sesi eşlik ediyor, derinden. Ölü taklidi yapanlara, nefesini tutanlara unuttukları bir eylem olan soluk almayı hatırlatıyor, öğretiyor, yaşama tutunmanın direngen tavrını. Evrenin rüzgârı geçiyor içimizden, tüylerimiz ürperiyor. Yaşam üzerine bir meditasyon. Ölümün yüceltildiği bir dönemde yaşamın soluğunu, özgürlüğün kanatlarını duyumsatıyor bizlere.
Bu video, yaşanan trajedi karşısında susarak ölü taklidi yapanları hayata döndürme çabasıdır, bir kalp masajı. Su içinde canlarını yitirenlerin son nefeslerini temsil eden cam baloncuklara, soluk alma sesi eşlik ediyor, derinden. Ölü taklidi yapanlara, nefesini tutanlara unuttukları bir eylem olan soluk almayı hatırlatıyor, öğretiyor, yaşama tutunmanın direngen tavrını. Evrenin rüzgârı geçiyor içimizden, tüylerimiz ürperiyor. Yaşam üzerine bir meditasyon. Ölümün yüceltildiği bir dönemde yaşamın soluğunu, özgürlüğün kanatlarını duyumsatıyor bizlere.
Mülteciler adlarını ve kimliklerini veren kentlerini, ‘polis’lerini yitirmekle kalmadılar, taşlara kimliklerinin yazıldığı mezarlıkları, ‘nekropolis’leri de yok şimdi, kimliksiz ve yersiz yurtsuz. Sualtı Sanat Çalışmaları (UWAW) kolektifinin ürettiği “Akdeniz’de Bir Yerde” adını taşıyan yerleştirme, denizde canlarını yitirenlerin anısını yaşatıyor. Denizin dibindeki çayırların arasına iplerle bağlanmış cam balonlar ya da ağızlarından çıkan son nefesleri. Cam balonlar, dip akıntılarıyla birlikte salınırken mültecilerin tutunmaya çalıştıkları yaşamdır vurgulanan. Bu yerleştirme ve videosu, ölümü yücelten bir ölüm kültünü değil aksine, her şeye rağmen yaşama tutunmaya çalışanların suda asılı kalmış yaşam sevinçlerini geçiriyor bize. Fonda soluk alma sesleri. Mültecilerin trajedisini, medyadan devşirdikleri hazır ölü imgelerle istismar eden üretimlerden farklı; videoyu izlerken kadim yaşama sanatına, nefese, evrenin soluğuna odaklanarak yitirdiğimiz biyosfere, yaşam küresine yeniden yerleşiyoruz.
Hayata baktığımız yer
İngiliz şair William Blake “bir kum tanesinde bir dünya görmek”ten ve “sınırsızlığı avucun içinde tutmak” tan söz ediyordu. Biz de hava baloncuklarının içinde yaşamın yeşerdiği bir dünya görüyor ve evrenin sınırsızlığını bir solukta içimize çekiyoruz. Hava kabarcıkları, pamuk ipliğiyle yaşama bağlananların, yaşamın akıntılarıyla salınan yaşam sevinçleridir; ve soluduğumuz sürece umudun, uçan balonlar gibi hep yukarı yükselmeye teşne hava kabarcıklarında saklı olduğunu biliyoruz.
İngiliz şair William Blake “bir kum tanesinde bir dünya görmek”ten ve “sınırsızlığı avucun içinde tutmak” tan söz ediyordu. Biz de hava baloncuklarının içinde yaşamın yeşerdiği bir dünya görüyor ve evrenin sınırsızlığını bir solukta içimize çekiyoruz. Hava kabarcıkları, pamuk ipliğiyle yaşama bağlananların, yaşamın akıntılarıyla salınan yaşam sevinçleridir; ve soluduğumuz sürece umudun, uçan balonlar gibi hep yukarı yükselmeye teşne hava kabarcıklarında saklı olduğunu biliyoruz.
Hava baloncuklarının içinden baktık hayata, bakıyoruz. Her insan, yaşadığı sürece bir hava kabarcığıdır çünkü; her kabarcık bir yaşam alanı. Bir düşünsenize yan yana geldiğimizi; hava kabarcıklarımızı birleştirdiğimizi ve engin bir hava sahasında düşüncelerimizin ve bedenlerimizin kanatlandığını. Oysa şimdi yaşam kürelerimiz, hava kabarcıklarımız birer birer patlatılıyor. Canlarımız, yuvalarımız, kentlerimiz, kurumlarımız, yaşam alanlarımız yok edilirken, ölü taklidi yapanların hala canlı olduklarından nasıl emin olabiliriz ki? Ama yaşam derinlerde, giderek hızlanan soluk alışlarla yeni bir olay hazırlıyor bizim için. Nefes alıp vermek bir olaydır. Dirilmeye ve ayağa kalkmaya hazır mısınız?
Not: Alp Çağpar, Bengiz Özdereli, İnci İyibaş, Nezir İçgören ve Saner Gülsöken’den oluşan UWAW’ın gerçekleştirdiği sualtı yerleştirmesinin videosuna, www.uwawworld.com sitesinden erişebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder