13 Mart 2014 Perşembe

KİTLE SÜSÜ VE JAMES BOND ÇANTASI


RAHMİ ÖĞDÜL

13.03.2014
1963 tarihli “Rusya’dan Sevgiler” adlı James Bond filmiyle birlikte James Bond çantası tabir edilen çantalar hayatımıza girmiş, film kahramanının kullandığı bu çantaları taşımaya başlamıştık. Yetmişli yıllardaki lise öğrenciliğim sırasında sınıf arkadaşlarımın arasında bu tür çantalarla okula gidip gelenler vardı.  Sanki çok önemli evraklar taşıyan iş adamları ya da gizli belgeler taşıyan gizli servis elemanları gibi şifreli kilitleri olan bu çantalarla çok ciddi görünüyorlardı doğrusu. Çanta deyip geçmeyin; kullandığınız eşyalar sizin hayata bakışınızı yansıtıyorlar. Daha sonra bu tür çanta kullanan arkadaşlarımın birine rastlamış ve iş adamı olduğunu öğrenmiştim; bir diğeri ise şirkette önemli mevkilere gelmişti. Kullandığımız eşyalar hem kişiliğimizi yansıtıyor hem de kişiliğimizi biçimlendiriyorlar. Yine sınıfımda bu tür çantalardan kullanan bir kişi şimdi AKP sıralarında politika yapıyor. Hayatı kutuların içine tıkmaya, boğmaya çalışan bir anlayışla James Bond çantalarının ilişkisi olmalı.

ÇANTALARDAKİ TOPLUM
Karmaşık bir toplumu yalın bir yüzeysel olguyla çözümleme geleneğinde yer alan Alman sosyolog Siegfried Kracauer (1889-1966) günümüzde yaşasaydı, bu çantalardan yola çıkarak topluma dair derin analizler yapardı. “Bir çağın tarihsel süreçte kapladığı yer, çağın kendisine ilişkin yargılarından ziyade, yüzeysel dışavurumlarının analiziyle daha iyi belirlenebilir” diye yazıyordu, “yüzeysel dışavurumlar doğaları gereği bilinçsiz olduğu için mevcut durumun esas anlamına dolaysızca ulaşmayı sağlar” (David Frisby, Modernlik Fragmanları, çev. Akın Terzi, Metis).  Kracauer yaşadığı dönemin yüzeysel olgularını ele almış, “kitle süsü” adını verdiği bu yüzeysel olguları yaşanılan toplumun rasyonalitesini çözümlemekte kullanmıştı. Amerikan eğlence sektörünün bir ürünü olan, Tiller Kızları olarak adlandırılan revü kızlarının tek tip, matematiksel kesinlikteki hareketleri, fabrikalardaki taşıma bandının özelliklerini yansıtıyordu: “ayaklarını hızlı tempoda yere vurduklarında, sanki iş, iş diye çıkıyordu ses.” Kitle süsü tamamen rasyoneldir, geometrik düzlemlerden oluşur ve kapitalist üretim sürecinin altında yatan rasyonalitenin estetik dışavurumudur.

BÖLÜMLERE AYRILMIŞ ÇANTALAR
James Bond çantaları da bir kitle süsü olarak kapitalist üretim sürecinin altında yatan rasyonalitenin estetik dışavurumlarıydı. Toplumu makro düzeyde geometrik bir düzlem olarak tasarlayan iktidar geometrisinin mikro düzeydeki dışavurumları. Dikdörtgen bir kutuyu andıran bu çantaların içi eşyaları organize etmek için bölümlere ayrılmıştır, tıpkı toplum gibi. Öğrenciler kitaplarını, defterlerini, kalemlerini özenle ait oldukları gözlere yerleştirmeyi ve mülkiyetlerini şifreli kilitlerle korumayı öğreniyorlardı. Daha sonraki yaşamlarında kapitalist üretim sürecinde yerlerini alırlarken bu çanta bilgisi çok faydası dokunacaktı onlara. Kracauer dediği gibi, “mekânsal imgeler toplumun rüyalarıdır. Bir mekânsal imgenin hiyeroglifi nerede deşifre ediliyorsa, toplumsal gerçekliğin temeli de işte orada kendini sunar.” Bir yüzey olgusu olarak yaşadığımız kentsel dönüşümün mekânsal düzenlemesi James Bond çantasının rasyonalitesidir. Kentin içindeki dağınıklığı gidermek için insanları toplumsal sınıflarına göre ait oldukları gözlerin içine yerleştirmenin pratiğini okul sıralarında öğreniyorduk. Ülke devasa bir James Bond çantası gibi düzene sokulurken şifreli bir kilitle çantanın kapağı üzerimize kapatılıyor.

HEPİMİZE YAKIŞAN BEZ ÇANTALAR
James Bond çantası kullananlardan olmadım hiçbir zaman. O zamanlar parka, çanta gibi ıskartaya çıkarılmış askeri eşyaların satıldığı depolardan satın aldığımız bez çantaları yakıştırırdık kendimize. Bu çantaların içi nesneleri ayrıştırmak, ait oldukları gözlere göre yerleştirmek için düzenlenmemişti. Çantanın içinde her şey yan yana durur ve biraz çabayla aradığımız eşyalara ulaşırdık. Kapağında da bir kilit mekanizması hiçbir zaman olmazdı. Kapısına kilit vurulmamış, dostlara kapısı her zaman açık olan geleneksel bir mahalle evini andırırdı.

İktidarın yaşama bakışı, yaşamı düzenleme çabası Bond çantaları kuramına dayanıyor; yaşamı geometrik bir düzlem gibi düzenlemeye çalışan iktidar şeyleri kimliklendirip ait olduğu bölümlerin içine yerleştiriyor; kimlikler kilitlerin altında tutulmalı. Evrim kuramına karşı olması da bu yüzden. Evrim tüm yeryüzünün bir bütün olarak gelişimini açıklayan bir kuram olarak iktidarı rahatsız ediyor çünkü. Her şeyin bir başka şeyle ilişkili olduğunu, şeylerin kapalı kutuların içinde yaşamadığını, şeylerin yaşamın akışkan kuvvetleriyle biçimlenen bitimsiz bir süreç olduğunu anlamak, tüm iktidar katılaşmalarını parçalıyor. Hayatı kutuların içine yerleştirerek boğmaya çalışan iktidara rağmen yaşam kendi mecrasında akıyor ve hızlandığında evrimin devrime dönüştüğüne tanıklık edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder