20 Aralık 2012 Perşembe

TOPHANE'DEKİ İPEK YOLU VE ÇÜRÜYEN ELMALAR

RAHMİ ÖĞDÜL

20.12.2012

Anadolu’dan çıkıp, 40. enlem boyunca hiç sapmadan doğuya doğru giderseniz, Çin’in batı sınırındaki Dun Huang’a varırsınız. Dun Huang ya da Türkilerin söylediği şekliyle Dukhan, tarihi ipek yolu üzerindeki önemli bir konaklama ve ticaret merkezi. Bir ucunda Anadolu’nun, diğer ucunda Çin’in bulunduğu İpek Yolu’nda yüzyıllardır mekik dokur gibi gidip gelen farklı kültürlerin, kültürel formların kesiştiği, buluştuğu bir düğüm noktası aynı zamanda. Dun Huang bölgesi insan eliyle kumtaşına oyulmuş mağaralarıyla ve bu mağaralarda gelişen Budist kültürün ürünleriyle dünyanın kültür merkezlerinden biri. Dun Huang’a ulaşmanın şimdi daha kolay yolu var; hem buradaki Budist kültür ile tanışmak hem de kültürel formların kapalı kutular olmadıkları, aksine birbirleriyle etkileşerek sürekli evrim geçirdiklerine tanık olmak için Tophane’deki MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’ne gelmeniz yeterli.


Sergi, “Dun Huang’ın Renkleri, İpek Yolu’na Açılan Büyülü Kapı” başlığını taşıyor. M.Ö. 2. yüzyıl – M.S. 10. yüzyıl arasında Çin’in Batı’ya açılan tek kapısı olan Dun Huang bölgesinde kumtaşına oyulmuş, tapınak, kütüphane gibi işlevleri olan 812 mağara bulunuyor. Zanaatçı ve sanatçı loncaları üyeleri tarafından özenle işlenmiş mağaraların içleri, Helen, Hint, Orta Asya gibi farklı üslupların etkisiyle biçimlenmiş Budist mimari ve sanatı gözler önüne seriyor. Sergi mekânının içinde yeniden kurulan bu tapınak mağaralarda Budist mimari ve sanatı en ince ayrıntısına dek görmeniz mümkün. Bir heykelin ya da duvar resimlerinin yapımında kullanılan malzemeleri, yapım aşamalarını adım adım izleyebiliyorsunuz.

Çölün ortasında kurulmuş bu vahayı çevreleyen dağlardan birinin adı Mingsha Shan; anlamı Yankılanan Kumlar Dağı. Kumulları süpüren rüzgârların çıkardığı sesler, Çin’in yerel müzik aletlerinin seslerine karışmış, bu sesleri de işitebilirsiniz sergide. Yüzlerce yıldır İpek Yolu’nda kültürleri birbirine taşıyan, kültürler arası yolculuğa çıkan deve kervanlarının sesleri sinmiş kum tepelerinin arasına. Sergide yer alan, M.S. 618-907 tarihleri arasında yapılan bir yer karosunda Orta Asya’dan gelen bir İskit, mallarla yüklü devesinin önünde elinde asasıyla yürürken tasvir edilmiş. Kültürlerin kapalı kutular olmadıklarını, aksine birbirlerinden devşirdikleri öğelerle, İpek Yolu tezgâhında ipek gibi durmadan dokunduklarını gösteriyor bize bu sergi. Başka kültürlerin izlerini taşıyor her şey, okumasını bilen gözler için. Paracelsus, De natura rerum (Şeylerin Doğası üzerine) başlıklı yapıtında herşeyin, kendi görünmez niteliklerini görünür kılan ve ortaya çıkaran bir işaret taşıdığını yazmıştı. Kültürel öğeler de yeryüzündeki yolculukları sırasında doğanın ve toplumların izleriyle işaretleniyorlar durmadan.

Mağara duvarlarına yapılan resimler zamanın silici etkisine maruz kalmış; doğanın kuvvetlerini de bağrında taşıyan zaman, resimlerin yapıldığı doğal boya malzemelerini oksitleyerek renklerini soluklaştırmış; işin içine süreçselliği sokarak insan eliyle yapılmış olana kendi müdahalesini gerçekleştiriyor. Tophane-i Amire’den çıkıp, Pi Artworks’un Tophane’deki galerisine uğradığımda bir başka sanatçının yapıtını doğanın biçimlendirici ellerine bıraktığını görüyorum. Nezaket Ekici’nin “Imagine” başlıklı projesinin bir parçasını içeriyor bu mekân. Bir platform üzerine serili ve tavana iplerle asılı kırmızı elmaların kokusu kaplamış galeriyi. Sanatçının eliyle düzenlenmiş doğal nesneler zamanın insafına terk edilmiş; çürüyen elmaların hoş kokusu, kum tepelerinin müziğiyle karışıyor zihnimde. Doğal ve toplumsal kuvvetlerle formlar sürekli biçim değiştirirken, geçmişe ait, kayıp gitmiş bir imgenin kupkuru bir kabuk gibi havada asılı kaldığını düşünüyorum.

Bölgede bulunan farklı üslupların dışarıdan gelen etkilerle yeniden dokunduğu, yeni üslupların, formların ortaya çıktığı bir pota olarak duruyor Dun Huang. Kültür denilen şeyin çevresel kuvvetlerle birlikte şekillendiğini gösteriyor bize. Yılanın kabuk değiştirmesi gibi kültürler de durmadan kabuk değiştirerek başka formlara evriliyor. Ama yılanın kıvrılarak sürekli başka formlara büründüğünü göremeyenler, arkasında bıraktığı ölü deriye, boş kabuğa kültür diye sarılıyorlar hâlâ.

Not: MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki “Dun Huang’ın Renkleri” sergisi 7 Ocak 2013’e, Nezaket Ekici’nin “Imagine” başlıklı projesi Pi Artworks’un Galatasaray ve Tophane’deki galerilerinde 29 Aralık 2012’e kadar izlenebilir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder